Ksenophanes

Ksenophanes: Antik Yunan’ın En Skandal Filozofu

REVAN
6 min readJan 6, 2022

--

Başlamadan evvel bu yazının bir de video versiyonunun olduğunu belirtmek istiyorum. Linkini şuraya bırakmış olalım: https://youtu.be/7Wzyb60TN6I

Felsefe Tarihi olarak başladığımız bu serimizde bu sefer ele alacağımız filozofumuz, Antik Yunan Dünyasının ilk aydınlanmacı filozofu olan, bu aydınlanmacı sorgulamalara ön ayak olmuş ve bu sorgulamaları başlatmış olan Kolophonlu Ksenophanes’tir. Kolophon kentinin zihninizde canlanabilmesi için, bu antik kentin günümüzde İzmir ile Efes arasında konumlandırabileceğimiz Değirmendere’ye denk düştüğünü söyleyebiliriz.

Ksenophanes’in her şeyden önce bir filozof olup olmadığı çok şüphe götürmüştür. Filozof kimliğinden ziyade ona belki bir şair ya da ilahiyatçı demek daha doğru olabilirdi. Antik Yunan tarihçilerinden biri olan Strabon kendisinden “fizikçi Ksenophanes” olarak bahseder. Başka yazarlar onun daha çok şair yönüne dikkat çekip “Taşlamalar” adlı eserindeki şiirlerine odağı çevirmişlerdir ve kendisinden bir hiciv şairi olarak bahsetmişlerdir. Aristoteles ise onu bir düşünür yani bir filozof olarak görmüş ve öyle yorumlamıştır.

Ksenophanes, kendine ait düşünceleri ile Miletli filozoflardan ayrılmıştır ve aynı sofistler gibi doğa ile ilgilenmektense toplum ve insan ile ilgilenmiştir. Bu nedenle Nietzsche onun için “Daha geç bir dönemde gelseydi sofist olurdu” demektedir. O aynı zamanda Pisagorcu gelenek ve düşünceden de farklı davranıp kendi başına bir düşünce ekolünün başlatıcısı ve öncüsü olmuştur. Miletli filozoflar temelde her şeye kaynaklık eden ilke ile ilgilenmişlerdir. Ksenophanes de benzer şekilde bu ilke üzerine düşünmüş ve buna toprak demiştir. Ancak bunun üzerine çok fazla düşünmemiş ve felsefesinin yönünü topluma çevirmiştir. Bunun dışında Pisagorcu ruh öğretisinden de pek etkilenmiş gibi görünmemektedir. Başka bir deyişle Ksenophanes’in amacı ruhu tutsak olduğu esaretten kurtarmak olmamıştır hatta bunun tersine Pisagorcu ruh öğretisinin karşı tarafında durmuş ve onu kabullenmemiştir.

Yaşamı Hakkında

Antikçağ Filozofları hakkında genellikle çok az bilgiye sahibiz ve yaşamı hakkında az bilgiye sahip olduğumuz filozoflardan biri de Ksenophanes’tir. Babasının adı bile kesin değildir farklı yazarlar farklı isimler vermişlerdir ve bu durum elimize ulaşan diğer bilgilerin de doğruluğundan şüphe etmemize sebebiyet verir. Diogenes Laertios’a göre yurdundan sürülmüştür ve sürüldükten sonra günlerini Sicilya kentlerinde geçirmiştir. Yine başka yazarlarca çok uzun bir ömür yaşadığı rivayet edilir. Lukianos’a göre 91 yıl, Censorinus’a göre yüz yıldan fazla yaşamıştır. Elimize ulaşan bir fragmanda Ksenophanes kendi ağzıyla Yunan Dünyasında gezgin bir şair olarak 67 yıl boyunca yolculuk ettiğini şu şekilde anlatmaktadır:

67 yıl oldu taşıyorum

oradan oraya kaygılarımı Yunan diyarında

doğumumdan 25 yıl geçmişti bu yolculuğa çıktığımda

eğer bu konularda doğru konuşmayı biliyorsam

(Diogenes Laertios, 9.19)

Buna göre Ksenophanes, yirmi beş yaşından itibaren Yunan diyarında oradan oraya sürekli seyahat etmiş ve adeta bir rhapsod hayatı yaşayarak rapsodilerini gezdiği yerlerde okumuş ve bu yolla yaymıştır. Elea kentine geldiğinde artık epeyce yaşlanmış ve 84 yaşına gelmiştir. Burada Parmenides ile tanışmıştır ve Elea Okulunu kurmuştur. Rivayete göre Parmenides onun öğrencisi olmuş ve devraldığı Elea Okulunu devam ettirmiştir. Ancak bu iki düşünürün her şeyden önce tarzları farklıdır. Ksenophanes bilinen filozof imajından daha farklı hareket etmiştir. Her şeyden önce o gezgin bir şairdir. Yolculukları sırasında çok yer görmüş ve çok bilgi edinmiştir bu nedenle de Herakleitos ona πολυμαθίη (polymathíi, zengin birikim) atfeder. Parmenides ise daha farklı bir tarza sahiptir. Gerçi o da Ksenophanes gibi fikirlerini şiir yolu ile anlatır ancak bir rhapsod değildir.

Öğretisi

Ksenophanes, yaşadığı çağın Homeros-Hesiodosçu insan biçimci tanrı anlayışına şiddetle karşı çıkmıştır. Bilindiği üzere Yunan mitolojisindeki tanrılar insani özelliklere sahiptirler. Tıpkı bir insan gibi öfkelenebilir, üzülebilir, eşini aldatabilir ve yer yer düzenbazlıklar yapabilirlerdi. Bu insan biçimci tanrı anlayışına Anthropomorphism denmektedir. Ksenophanes, bu anlayışı şiddetle eleştirir, onunla savaşır ve yerine adeta İbranilere özgü bir tek Tanrıyı koymaya çalışır. Zaten kendisinin de bunu yapmaya çalışırken üstlendiği misyon bizlere İbrani Peygamberleri anımsatmaktadır.

Homeros ve Hesiodos hepsini tanrılara atfettiler

İnsanlar arasında ne kadar ayıp ve utanç varsa,

hırsızlık, zina ve birbirini kandırma.

(Sextos Emp. Bilginlere karşı, 9.193)

Ancak faniler sanıyorlar ki tanrılar doğmuş,

kendilerininki gibi giyim, ses ve şekilleri varmış.

Habeşler kendi tanrılarının kalkık burunlu ve siyah tenli

Trakyalılar ise mavi gözlü ve kızıl saçlı olduğunu söylüyor

ama eğer elleri olsaydı boğaların, atların ve aslanların

ya da çizebilselerdi elleriyle ve iş bitirebilselerdi insanlar gibi

atlar atlara, boğalar da boğalara benzer

tanrı şekilleri çizer ve bedenler yaparlardı,

her biri kendi vücuduna benzer şekilde.

Bu fragmanlardan anladığımız kadarıyla Ksenophanes’in ortaya koymaya çalıştığı şey insanların kendi uzuvlarına ve arzularına bakarak tanrıları yaratmış olduklarıdır. Bu nedenle bununla savaşılmalı zira Tanrı ne insanlara benzemektedir ne de sayıları çoktur. Onun ne uzuvları fanilere benzer ne de düşüncesi. Bu nedenle o Bir’dir ve cisimsizdir. O hep görür, hep akleder, hep işitir. Hiçbir çaba harcamasına gerek kalmadan iradesiyle her şeyi yapabilir. Her zaman aynı yerde kalır çünkü hareket etmek ona yakışmaz. O bütünüyle akıldır ve ezelidir. Buna göre Tanrının öldüğünü söylemek ne kadar küfürse onun doğduğunu söylemek de aynı derecede küfürdür çünkü bunlardan birini söylediğinde Tanrının olmadığı bir zaman diliminin olduğunu söylemiş olursun ve bu da Tanrıya uymaz. Tanrı mükemmel olmalıdır. Mükemmel olan kusursuzdur. Ahlaksızlıktan ve kötülüken uzak olduğu gibi her zaman vardır ve ezelidir. Ancak görünüşe göre Ksenophanes Tanrıya atfedilen bu özellikler için Homeros’u ve Hesiodos’u sorumlu tutmamaktadır çünkü onlar yalnızca genel kanıyı ya da insanların sahip oldukları inançları seslendirmişlerdir.

Bütün bu eleştiriden sonra Ksenophanes kendi Tanrısını nasıl tanıtmaktadır dersiniz? O bir tektanrıcı mıydı mesela? Eğer günümüzün yaygın dinlerindeki tektanrıcı tanımı kıstas olarak kabul edecek olursak o halde Ksenophanes’in bu anlamda bir tektanrıcı olmadığı gayet açıktır. Onun tasavvur ettiği tanrı evrenin kendisi olmakla beraber bölünemez bütünlüktür. Yani Bir’dir. Bu anlamda Ksenophanes’in tanrısına bir isim koymamız gerekseydi ona rahatlıkla “Bir” ismini koyabilirdik. Bu anlamda onun kendi Tanrısını evren ile aynı görmesinden yola çıkarak rahatlıkla onun bir panteist olduğunu söyleyebiliriz.

Ksenophanes’in Tanrı ile ilgili görüşlerinin önemli bir kısmını büyük filozof Aristoteles’ten öğrenmekteyiz. Aristo’nun aktardıklarından anladığımız kadarıyla Ksenophanes’in Tanrısı, doğması imkansız olan varlıktır yani ezelidir. O her şeyden daha güçlüdür ve bu nedenle o Bir’dir zira eğer o birden fazla olsaydı artık her şeyden güçlü olamazdı çünkü bu çokluğun her biri de Tanrı olurdu ve bu nedenle eşsiz olmazdı. Tanrı hükmeder ve hükmedemeyeceği şeyin olmaması gereklidir. Bu çokluğun bazıları diğerinden daha üstün olursa bu durumda bu parçaların tanrı olmaması gerekir çünkü denildiği üzere tanrı hükmeder ama hükmedilmez. Bu çokluğun parçaları eşit güce sahip olsalar bile yine Tanrı olamazlar çünkü eşit güce sahip olduklarından yine birbirlerine hükmedemezler. Tanrı olmak en hakim olmak demektir bu nedenle Tanrı Bir’dir ve bölünemezdir. Bir olan her taraftan eşit olmalıdır. Her taraftan eşit şekilde duyar, görür ve işitir. Bu böyle olmasaydı Tanrının parçalarından bazıları diğerine hükmedebilirdi ama bu imkansızdır.

Tanrı’nın her tarafı eşit olduğundan o küre biçiminde olmalıdır çünkü bir küre her tarafa aynı mesafede uzaktır. Merkezden tüm yüzeylere aynı uzunluktadır. Dolayısıyla tüm bunları toparlayacak olursak Ksenophanes’in Tanrısı Ezelidir, Bir’dir ve küre biçimindedir. Bunun yanında Tanrı ne sonsuz olabilir ne de sınırlı olabilir. Sonsuz olamaz çünkü sonsuz olan şey aslında yoktur. Var olan her şeyin başı, ortası ve sonu vardır. Oysa sonsuz olanın başı, ortası ve sonu belirsizdir bu nedenle sonsuz olan aslında yoktur. Tanrı ezelden beri var olduğuna göre o sonsuz değildir. Fakat o sınırlı da değildir çünkü bir şeyin sınırlı olması için çokluğun olması gerekir. Tanrı kesinlikle Bir olduğu için onu hiç bir şey sınırlayamaz.

ΕΙ ΜΗ ΧΛΩΡΟΝ ΕΦΥΣΕ ΘΕΟΣ ΜΕΛΙ , ΠΟΛΛΟΝ ΕΦΑΣΚΟΝ
ΓΛΥΣΣΟΝΑ ΣΥΚΑ ΠΕΛΕΣΘΑΙ

Eğer Tanrı saman rengi balı yaratmasaydı, diyeceklerdi incir çok daha tatlı

Felsefe Tarihi Serimizden bu hafta bu kadar. Bir sonraki sefere Antik Yunan Filozofları arasında en sivri dilli filozof olma özelliğine sahip Herakleitos’u inceleyeceğiz. Kendisi tüm düşünce tarihinin en ünlü filozoflarından olmakla beraber Nietzsche’nin de taktirini kazanmıştır. Bir sonraki sefere kadar kendinize iyi davranın, yolda kalın, selamlar ve sevgiler.

KAYNAKÇA:

✦Felsefe Tarihi, Macit Gökberk, bilgi yayınevi, 2. baskı, 1967, syf:33

✦Fragmanlar: Kişiliği, Doktrini, Alımlanması, Ksenophanes, Çev: Y. Gurur Sev, Pinhan Yayıncılık, 1. basım, Ekim 2019, sayfa: 15, 17, 25, 27, 35, 41, 47, 49

✦Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi 1. Cilt, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı İstanbul Haziran 2006, sayfa: 165–175

✦Platon Öncesi Filozoflar, Friedrich Nietzsche, Pinhan Yayıncılık, 2. Basım, Mart 2019, çev: Nur Nirven, sayfa: 219–223

✦Felsefe Tarihi, Alfred Weber, çev: H. Vehbi Eralp, Sosyal Yayınları, Beşinci basım, 1998, sayfa: 15

--

--